TÜRK
BASKETBOL KAMUOYUNA…
Gelişim
Koleji Spor Kulübü olarak, 11 yıldır mücadele ettiğimiz Türkiye Basketbol
Ligi’ndeki (TBL) yarışmacı faaliyetlerimizi durdurma kararı aldık. Gelişim
Koleji Ailesi olarak, aldığımız kararı bir “son” değil “yeni bir
başlangıç” olarak görüyor ve 12 yıl önce yola çıkarken belirlediğimiz “Altyapımızdan
değerli oyuncular yetiştirme” ve “Gelişim ekolü yaratma” hedefimize
geri dönüyoruz.
Bizim
TBL serüvenimiz, yıllardır başarıyla organize ettiğimiz okul-kulüp iş
birliğinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Ancak yıllar içerisinde
basketbolun endüstriyel yönünün ön plana çıkmasıyla birlikte amaçsız bir TBL
takımı olmak yerine, en iyileri yetiştiren bir alt yapı kulübü olmayı yeniden
hatırlamaya karar verdik. Bu sezonu, Efes Pilsen ve Fenerbahçe ile birlikte tüm
altyapı kategorilerindeki Türkiye şampiyonalarında ilk 8 içerisinde bitirmemiz
bu kararı almamızı kolaylaştırdı.
Basketbola
bakış açımızı gören ve bizi Deplasmanlı Gençler Ligi’ne davet eden Türkiye
Basketbol Federasyonu’na (TBF), alt yapıya önem veren tüm basketbolseverler
adına teşekkür ediyorum. Sporcu aidiyetini artırıp daha sağlıklı kulüp yapıları
oluşumuna dayanak oluşturacak bu lig organizasyonuna, geç ancak yerinde ve çok
önemli bir karar olarak bakıyoruz. Bu nedenle kulübümüzün misyonuna ve benim
bakış açıma en uygun yer olan bu ligde olmaktan onur duyuyoruz.
Gençler
Ligi’nde olduğumuz sürece basketbola olan yatırımlarımızı daha da artıracağız.
Bu yöndeki ilk adımımızı atarak geçen yıl elde ettiğimiz altyapı başarısında
emeği olan kadromuzu koruyup zenginleştirdik. Ancak her şeyin bizim ve bizim
gibi düşünen kulüplerin çabalarıyla gerçekleşmeyeceğini de vurgulamak
istiyorum. Bu noktada Türk basketbolunun geleceğine yön vermek adına önemli
işler yapacağının sinyallerini veren TBF’ye de önemli görevler düşüyor.
Öncelikli
olarak; ligin değerini artıracak en önemli unsur olan maç yayınlarının organize
edilmesi gerekiyor. Diğer yandan ligin medyadaki önem derecesini de artıracak
planlamalar yapılmalıdır. Üçüncü adım ise profesyonel sözleşmeye imza atan
oyuncuların ilk kontratlarından antrenör ve kulüplere yetiştirme payı
verilmesidir. Bu üç adım, yerli yıldız oyuncu yetiştirmeyi kolaylaştıracak,
menajerlerin parlattığı yabancı oyuncular yerine basketbolseverlerin
gözünü kamaştıran yeni değerlerinin oluşabilmesine zemin hazırlayacaktır.
Türk
altyapı basketbolunda devrim yaratabilecek bu değişimin, çok iyi niyetle
başlayan ancak sonucu beklenenden çok uzakta olan yapının da kırılmasını sağlayacağına
inanıyorum.
Şöyle
ki, kulüplerin İddaa gelirlerinden yararlanması aslında çok doğru bir adım
olarak planlandı. Fakat sistem, işleyişin gerçek sahipleri kulüpler ve
antrenörler yerine oyuncular ile menajerlerin işine yaradı. Oyuncu maliyetleri
yükselirken, ani ve astronomik fiyat artışları ise kulüpleri iyiden iyice
çıkmazın içerisine soktu. Tüm bunların doğal bir sonucu olarak da mantar gibi
üreyen ve 2-3 yıl sonra yok olup giden kulüpler görmeye başladık. Belediyeler
ve devlet destekli kurumların arkasında yer aldığı spor kulüpleri de aslında bu
kırılması gereken sistemin bir ürünüdür.
İşte
tam bu noktada Türkiye Basketbol Federayonu’nun yeni yönetiminin kulüpleri
koruyucu ve sistemi geliştirici önlemler alması gerektiğine inanıyor, Türk
basketbol kamuoyuna saygılarımı sunuyorum.
Serdar ÖNER – Gelişim
Koleji Kurucusu